2023 yılının bahar ayları, özellikle ülkemizin tarım açısından önemli bölgelerinde beklenmedik bir don olayıyla sarsıldı. Farklı mevsim koşullarını deneyimleyen tarım sektörü, bu yıl adeta bir kabus yaşadı. Tüm Türkiye’de yaşanan yüzyılın don olayı, birçok tarımsal ürünün yetişmesini engelledi. Çiftçiler, emeklerinin boşa gittiğini düşünürken, en ilginç durum ise sadece bir elma ağacının yaşadığı talihsizlik oldu. Elmanın çürüyerek ağaçta yerini alması, tarım dünyasında büyük yankı uyandırdı ve derin etkilere neden oldu. Bu olayla birlikte tarımsal üretimde karşılaşılan zorluklar bir kez daha gözler önüne serildi.
Yüzyılın don olayı, özellikle meyve ağaçlarının çiçeklenme dönemine denk gelmesi nedeniyle büyük önemli zararlara yol açtı. Fidanlar yeniden çiçeklenme çabasında, fakat soğuk hava koşulları bu süreci de olumsuz etkiledi. Elma, armut, kiraz gibi birçok meyve türü, don olayından ciddi oranda etkilendi. Çiftçiler, ağaçlardan dökülen çiçeklerle, zarar gören meyve tomurlarıyla karşı karşıya kalırken, bu durumun ekonomik kayıplara yol açtığını ifade ediyorlar. Çiftçiler, ekim ve hasat döneminde yaşanılan kayıpların ancak sigorta ile telafi edilebileceğini belirtmektedir. Bu yıl planlanan hasadın önemli ölçüde azalacağı ve tarım ürünlerinin fiyatlarının artacağı öngörülmekte.
Tarım Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, don olayında elma gibi meyve ağaçlarının %70'e kadar zarar gördüğü kaydedildi. Özellikle Ege ve Marmara bölgelerinde yoğun şekilde hissedilen dondan dolayı toplam 300 milyon dolarlık bir zararın oluştuğu tahmin ediliyor. Bu duruma karşı çiftçilerin ekstra önlemler alması ve bu dönem için tedbirli olması gerektiği vurgulanıyor.
Yaşanan bu dondan sonra tarım açısından sadece bir elmanın hayatta kalması, aynı zamanda büyük bir sembolik anlam taşıyor. O çürük elma, meyve ağaçlarında yaşanan büyük kayıpların sembolü haline geldi. Çiftçiler, bu durumu; doğanın acımasız yüzü ve çiftçiliğin getirdiği zorluklar olarak değerlendiriyor. Ancak bir elmanın bile hayatta kalması, üreticiler için hala bir umut kaynağı oluşturuyor. Zira hayat koşullarının zorluklarına rağmen, doğanın bir parçası olarak hayatta kalan bu çürük elma, yeni bir başlangıç ya da kültürümüzdeki dayanıklılığı simgeliyor olabilir.
Bu olay, tarım sektöründeki unsurların sadece zorlu hava koşulları değil, aynı zamanda çiftçilerin ekonomisini, yerel halkın geçim kaynaklarını da tehdit ettiğini gözler önüne serdi. Yüz yılın don olayının etkileri, sadece sezonluk bir kayıptan ibaret değil, aynı zamanda çiftçilerin yıllarca süren emeklerinin boşa gitmesi anlamına geliyor. Bunun yanında, bu tür iklim olaylarına bağlı değişikliklerin artmasının tarımdaki sürdürülebilirlik ve dinamizm açısından nelere mal olabileceği üzerinde düşünülmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, tarım dünyası ve çiftçiler, yüzyılın don olayına karşı çeşitli dersler çıkarmalıdır. Hükümetin ve ilgili kurumların bu tür doğal afetler karşısında daha hazırlıklı olması ve çiftçilere çeşitli destekler sunarak bu durumu atlatmalarına yardımcı olması gerekmektedir. Yalnızca bir çürük elmanın hayatta kalmış olması, geride kalan tarımsal kayıpları geri getirmiyor ama yine de çiftçiler için geleceğe umutla bakmanın bir simgesi olmayı sürdürüyor. Umut asla bitmez, ancak doğru adımlar atılmadığı sürece her yeni gün yeni zorlukları beraberinde getirebilir. Tarım sektörü, bu yüzyılın iklim zorluklarıyla başa çıkmanın yollarını aramak zorunda.